top of page

* İMANIN ESASLARI *

1) ALLAH'A İMAN

  Yaratılışımızın gayesi, Yüce Allah’ı tanımak ve O’na kulluk etmektir. İman, hem dünya, hem de ahiret saadetini sağlayan en değerli manevi sermayemizdir. Sahip olduğumuz imanın en önemli özelliği ise, kalbin derinliklerine nüfuz etmesi ve vicdanların onunla huzur bulmasıdır. İman bu özelliği ile şirkin ve putperestliğin kirlettiği kalplere yeniden hayat vermiş, sahabe örneğinde olduğu gibi, mensuplarını cehalet ve vahşetten kurtarmış, sevgi, saygı ve adaletin oluşturduğu İslam medeniyetinin zirvesine yükseltmiştir.

  Bütün ilâhî dinlerde Allah’ın varlığı ve birliği (tevhid) en önemli  inanç esası olmuştur. Çünkü bütün inanç esasları Allah’a imana, Allah’ın varlığına, birliğine, O’nun kemal sıfatlarına sahip olup, tek başına ibadete layık olduğuna tam anlamıyla kalbinden inanmaya dayanmaktadır. Bu, İslam akidesinin temeli ve özüdür.

   Allah’a inanmak için evvela onu tanımak lazımdır. Yahudi ve Hıristiyanlar da Allah inandıklarını söylemektelerse de; “Allah’ın oğlu ve hanımı var” şeklindeki sapık inançlarından dolayı Allah’a inanmaları muteber sayılmamıştır.Dolayısıyla Allah’a inanmak, onun: “Varlığına, birliğine, doğmadığına, doğurmadığına, oğlu kızı ve hanımı  bulunmadığına, eşi dengi olmadığına, bütün kemal sıfatlarla muttasıf olup, bütün noksan sıfatlardan  münezzeh  olduğuna” inanmak demektir.

  Kur’an-ı Ke­rim’in üze­rin­de dur­du­ğu en önem­li ko­nu Al­lah’ın var­lı­ğı ve bir­li­ği­dir. Al­lah’a iman, di­nin te­me­li­dir. Al­la­h Te­âlâ bir­çok ayet-i ke­ri­me­de ken­di­si­ni akıl yo­luy­la bul­ma­mı­za ya­ra­ya­cak şey­le­re dik­ka­ti­mi­zi çek­mek­te­dir: “De ki, gök­ler­de ve yer­de ne­ler var, ba­kın” (Yu­nus 10/101). “Gök­le­rin ve ye­rin ya­ra­tı­lı­şın­da, ge­ce ile gün­dü­zün bir­bi­ri ar­dın­ca ge­lip gi­di­şin­de akl-i se­lim sa­hip­le­ri için ger­çek­ten ibret­ler var­dır.”(A­li İm­ran 3/190).

  Et­ra­fı­mı­za bak­tı­ğı­mız za­man, var­lık ale­min­de sü­rek­li bir dü­ze­nin ve üs­tün bir ya­ra­tı­lı­şın bu­lun­du­ğu­nu gö­rü­rüz. Kâ­inat­ta­ki bü­yük dü­zen, üs­tün, öl­çü­lü ve in­ce ya­ra­tı­lış, yü­ce Al­lah’ın var­lı­ğı­nın en açık de­lil­le­ri­dir. On­dan baş­ka hiç kim­se, bu ka­dar bü­yük iş­le­ri dü­zen­li bir şe­kil­de ya­pa­maz ve mil­yon­lar­ca se­ne bu dü­ze­ni de­vam et­ti­re­mez.O Halde  Allah-u  Teala  hakkında  şuna  inanmalıyız  ki,  “Allah-u  Teala  varlığı  vacip  olan, yokluğu düşünülemeyen ve varlığı zatından olup hiçbir kimseye muhtaç olmayan bir zattır.”

  Allah-u Teala, tektir. Zatında da sıfatlarında da hiç bir ortağı yoktur.Allah-u Teala, bütün kemal sıfatlarla mevsuf (üstün sıfatlara sahip) olup, noksan sıfatların tümünden münezzeh (son derece uzak) tır.Allah-u Teala hiç bir icap (kimsenin zorlaması) olmaksızın dilediğini yapan, hiç şüphesiz mahlukatı yaratan ve her yaptığını bir hikmete dayalı olarak yerli yerinde yapandır.

  Allah'a inanan ve sevgiyle bağlanan kimse, inançsızlığın verdiği korkunç ızdırap ve elemlerden kurtulur.Kendine de, başkalarına da hiçbir zararı dokunmaz. Kanunun olmadığı yerlerde bile Allah'ın onu her an gördüğü inancı, işlediği kötülüklerin cezasız kalmayacağı korkusu, onu kötülüklerden alıkor. Değil kötülük, bil'akis elinden geldiğince herkese iyilik yapmaya, faydalı olmaya çalışır.Ruhunu iyi düşüncelerle doldurur, yüksek ahlâka erer, içinden kötü hisleri kovar. Allah'a inanmak ve O'na bağlanmak, insanı aynı zamanda gerçek hürriyetine kavuşturur. Zira her şey'in Allah tarafından yaratıldığını bilen insan, yaratıklara değil, yaratana kul olur. Mahlûkattan değil, Hâlıkdan korkar. Yalnız Allah'a güvenir, dayanır, O'ndan ister, O'na sığınır. Kula kul olmaz. 

  Allah'a iman eden ancak bazı görevlerini ,bunların farziyetini/gerekliliğini inkar etmemekle beraber yerine getirmeyenler günahkar olurlar. Tövbe etmeleri ve görevlerini yerine getirmeye çalışmaları gerekir.

bottom of page