
* 3.d) KUR'AN OKUMA *
KUR'ÂN-I KERÄ°M, kâinat kitabının bir tercümesi, Yüce Allah tarafından insanlık için çizilmiÅŸ bir hayat programı, bütün ilim ve hakikatlerin aslı ve kaynağı olmakla beraber, aynı zamanda bir dua, bir zikir ve fikir kitabıdır.
Mü'minler hem onun mânâ ve muhtevasıyla amel ederler, hem de ruhlarını serinletmek, kalblerini nurlandırmak, Rablerine yalvarmak ve o yüce âlemlerde mesafe almak için maddî ve mânevî bir temizlik yaparak huÅŸû ve huzur için okumaya baÅŸlarlar.Kur'ân bir ibadet kitabıdır. Lâfzıyla ibadet edilen tek kitaptır.
Kur'ân okumak farzdır ve Allah'ın emridir. Kuran okumanın baÅŸlı başına bir ibadet olduÄŸunu gösteren ayetler ve hadisler vardır: ‘‘Kuran oku!’’ emri, ‘‘Namaz kıl!’’ emrinden bile önce gelmiÅŸtir. Namazın bir rüknü de kıraattir. Yani namaz kılabilecek miktarda Kur'ân ezberleyip okumak farzdır. Kur'ân-ı Kerîmin dışında hiçbir kitabın lâfzını, kelimelerini ezberlemek farz deÄŸildir. Bunun için Müslümanlar, mânâsını hiç anlamasalar da Kur'ân-ı Kerîmi bir ibadet ÅŸevkiyle Cenâb-ı Hakkın mübarek bir kelâmı olması hasebiyle severek ve sevinerek okurlar.
Kur'ân-ı Kerîm'i okumak bir peygamber âdeti ve tavsiyesidir. Bir hadiste Sevgili Peygamberimiz (a.s.m.) bu tavsiyeyi ve uhrevî mükâfatını ÅŸöyle dile getirirler:
''Kur'ân'ı okuyunuz. Çünkü o kıyamet gününde size ÅŸefaatçi olarak gelecektir.''Kur'ân'ın kendisini okuyana ÅŸefaat edeceÄŸi gibi, okuyan da baÅŸkalarına, özellikle yakınlarına ÅŸefaat hakkına sahiptir.Hazret-i Ali'nin rivâyet ettiÄŸi bir hadiste Resulullah (a.s.m.) bu konuda ÅŸöyle buyururlar:
''Kim Kur'ân-ı Kerîmi okuyup ezberler, onun helal kıldığını helal kabul eder ve haramını haram sayarsa, o sebeple Allah onu Cennetine koyar ve hepsi de Cehennemlik olan yakınlarından on kiÅŸiye ÅŸefaat yetkisi verir.''
Efendimiz (a.s.m.) insanları inanç bakımından Kur'ân okuyan ve okumayan olarak iki meyveye ve iki bitkiye benzetir. Çok orijinal olan bu benzetmede önemli bir hakikat anlatılır. Hadis-i ÅŸerifi Ebû Mûsa el-EÅŸ'arî rivâyet ediyor. Resulullah (a.s.m.) ÅŸöyle buyurmuÅŸtur:
''Kur'ân okuyan mü'min, kokusu hoÅŸ ve tadı güzel portakal gibidir.
Kur'ân okumayan mü'min de, tadı güzel kokusu olmayan hurma gibidir.
Kur'ân okuyan münafık, kokusu güzel ve tadı acı olan reyhan bitkisi gibidir.
Kur'ân okumayan münafık ise, kokusu olmayan ve tadı acı Ebû Cehil karpuzu gibidir.'' Hadiste ifade edildiÄŸi gibi, Kur'ân okuyan ve okumayan mü'minin hali bellidir. Her ikisi de derecesine göre güzeldir; fakat inancı bakımından içten pazarlıklı münafığın durumu içler acısıdır.Böyle bir insan Kur'ân okusa da Kur'ân'ın kendisine bir faydası yoktur, çünkü kalbi imandan mahrumdur. Kendisi yanan, tükenen, etrafını aydınlatan, fakat ışıktan ve nurdan mahrum kalan bir mum gibidir.
Kur'ân-ı Kerîm ferdi olarak, tek başına okunabildiÄŸi gibi, cemaat halinde toplu olarak da okunur. Bu aynı zamanda bir Kur'ân ve iman dersidir. Hem okunur, hem de mânâsı ve anlattıkları üzerinde müzakere edilir, tartışılır, hakikatleri kavranmaya, akla ve kalbe sindirilmeye çalışılır.Böyle bir cemaatin okuduÄŸu Kur'ân, konuÅŸtuÄŸu Kur'ân, düÅŸündüÄŸü Kur'ân, içi Kur'ân, dışı Kur'ân'dır. Melekler etraflarını kuÅŸatır, rahmet imdadına yetiÅŸir, latifeler ve hissiyatlar tatmin olur, Cenâb-ı Hak da bu insanları kendi yüce katında anar.Bu ruhanî anı Ebû Hüreyre'nin rivâyetine göre Peygamber Efendimiz (a.s.m.) ÅŸöyle anlatıyor:
''Herhangi bir topluluk Allah'ın evlerinden birinde toplanır, Kur'ân-ı Kerîmi okurlar ve aralarında müzakere ederlerse mutlaka üzerlerine kalb huzuru, gönül ferahlığı iner. Allah'ın rahmeti kendilerini kaplar, melekler kendilerini kuÅŸatır ve Allah da onları kendi katındakiler içerisinde anar.''
​