top of page

* ALLAH'IN VARLIĞININ VE BİRLİĞİNİN DELİLLERİ*

  Allah’a imanda en temel şart, Allah’ın varlığına ve birliğine inanmaktır. Onun zat, sıfat ve fiillerinde eşi, benzeri ve ortağı olmadığına iman etmektir. Buna tevhit inancı denir. İnsanlık tarihine baktığımız zaman her ne kadar Yaratıcı bir güç olarak Allah’ın varlığı kabul edilmişse de zaman zaman özellikle başka varlıklara, kurumlara ve nesnelere paylaştırılmak suretiyle tevhit ilkesinden sapılmıştır. Buna Allah’a ortak koşmak manasına gelen “şirk” denilir.

 Tevhide dayanmayan bir Allah inancı, geçerli değildir. Tevhit “birlemek, bir şeyin bir olduğuna hükmetmek” manalarına gelir. Bu anlamda tevhit, Allah hakkında kullanıldığı zaman “eşi, ortağı ve ben zeri olmayan bir ve tek ilah” demektir. Bu manada Allah’ın tek ve biricik oluşu “Sizin ilahınız bir tek ilahtır.” (Bakara suresi, 163. ayet.) ve “De ki: O Allah bir tektir.” (İhlas suresi, 1. ayet.) ayetlerinde vurgulanır.

 Allah’ın birliği, onun zatında, sıfat ve fiillerinde ortaya çıkar. Allah’ın zatında birliği, onun dengi olarak görülen başka ilahların olmaması, ortağının bulunmaması ve diğer varlıklar gibi parçalardan birleşmiş olmamasıdır. Bir müminin tevhit inancına sahip olabilmesi için tüm bunlara inanması gerekir.

 Kur’an-ı Kerim’de Allah’ın zati birliğini ifade eden pek çok ayet bulunmaktadır.

Bunlardan bazıları şöyledir:

  1. “Allah’tan başka ilah yoktur.” (Ali İmran suresi, 62. ayet.)

  2.“Allah ile beraber başka ilahlar edinmeyin!” (Nahl suresi, 51. ayet.)

  3.“Allah, kendisinden başka hiçbir ilah bulunmayan bir Allah’tır.” (Bakara suresi, 255. ayet.)

  İslam öncesi Mekke’de yaşayan putperestler, Allah’la birlikte putları da ilah edindikleri, tarihte Hristiyanlar Baba, Oğul ve Kutsal Ruh üçlemesiyle uluhiyeti parçaladıkları, Maniheistler İyilik ve Kötülük Tanrısı diye iki tanrı edindikleri için Allah’ın zatında tevhidi ihlal etmişlerdir.

 Kur’an-ı Kerim’de yer alan İhlas suresi, İslam’ın Allah anlayışını ortaya koymaktadır:

“De ki: O, Allah’tır, bir tektir. Her şey ona muhtaçtır. O, hiçbir şeye muhtaç değildir. Ondan çocuk olmamıştır. Kendisi de doğmamıştır.” (İhlas suresi, 1-4. ayetler.)

 Yüce Allah, zatında bir olduğu gibi sıfatlarında da birdir. O, en mükemmel sıfatlara sahiptir.

 Allah’ın isim ve sıfatlarının başka hiçbir varlıkta bulunmadığını kabul etmek müslümanların görevidir. Allah’ın bazı sıfatlarıyla insanların sıfatları arasında isim benzerlikleri bulunabilir. Örneğin Allah da işitir, insan da; Allah da görür, insan da; Allah da konuşur, insan da; Allah’ın da ilmi vardır insanların da…. Ancak arada çok temel farklılıklar bulunur. Allah’ın sıfatları sınırsızdır, sonradan kazanılmış değildir.

 

  Tarih boyunca insanların büyük çoğunluğu Allah’a inandı.Dolayısıyla insan aklında onları Allah’a inanmaya iten bir şey vardır.Peki yaratıcıya karşı olan bu tabii inanç nereden gelmiştir ?

  Varın ispatı, yokun ispatından her zaman daha kolaydır. Bir elma cinsinin yeryüzünde bulunduğunu, bir tek elmayı göstermekle ispat edebiliriz. Halbuki yokluğunu iddia eden kimse bütün yeryüzünü, hatta kâinatı dolaşıp, ancak ondan sonra onun yokluğunu ispat edebilir. Bu ise, imkansızlık çapında bir zorluk demektir. Öyleyse diyebiliriz ki; yok, hiçbir zaman ispat edilemez. Allah Teâlâ'nın varlığına dâir delillere gelince, düşünen ve akıl eden kimse için bu deliller çok açıktır. Bu konuda çok araştırmaya ve uzunca düşünmeye hiç gerek yoktur. Bazı deliller ise şu şekildedir:

  İspatı Vücud Delili: Kur’an’da Allah’tan bahseden ayetlerde genelde onun sıfatları anlatılmıştır. Tevhid üzerinde ısrarla durulmuş, Allah’ın ortağı ve benzeri olmadığı ifade edilmiştir. Kuran’a göre selim bir fıtrata sahip olanlar yaratanını kolaylıkla tanıyabilir.

  Fıtrat Delili: Allah’ın varlığına inanmak insan için doğal bir duygudur. Gaflet, inat, kibir bazı geçici hallerle körelebilir. Ancak hiçbir zaman yok olmaz.

  Hudus Delili: Alemin sonradan yaratılması inancından hareketle bir yaratıcısının bulunduğuna dair delildir. Delile göre Âlem hadistir (yokken var edilmiştir), Her hadisin bir muhdisi (var edicisi) vardır. Âlemin muhdisi de Allah’tır.

 İmkân Delili: Alem farklı varlıklardan meydana geldiği için onun meydana gelmesi mümkündür. Mümkün varlık kendi kendisine var olamadığı için varlığını yokluğuna tercih edecek bir yaratıcıya ihtiyaç duymaktadır. Bu varlığın ise mümkün değil, zorunlu olması gerekir, işte bu varlık da Allah’tır.

  Nizam/Gaye/Hikmet/İnayet Delili: Alemde gerçekleşen bütün olaylar belirli bir düzen içerisinde gerçekleşmektedir. Biz bu düzeni algılayabiliyoruz. Dünyadaki bu düzen akıl sahibi birinin eseridir. Dolayısıyla kainat akıl ve ilim sahibi Allah’ın eseridir.

  Beşer Tarihi Delili: Yeryüzünde yaşamış hemen hemen bütün insanlar görüş din ve mezhepleri ne olursa olsun ezeli ve kadim bir yaratıcının varlığını kabul ederek ona ibadet etmişlerdir. Nereye gidilirse gidilsin bir tanrı fikrine rastlanılmıştır.

  İhtira Delili: Dünyadaki bütün varlıkların yaratıldığını, önce cansızken kendilerine akıl ve şuur giydirildiğini görüyoruz. Her yaratılan şeyin bir yaratıcısı olması gerekir. O da Allah’tır.

  Hareket Delili: Evrende hareket halinde olan bir çok varlığı görüyoruz. Dolayısıyla her hareket edenin bir hareket ettiricisi vardır. O da Allah’tır.

  Kemal Delili /Ekmel Delili: İnsanda de bir mükemmellik düşüncesi olduğunda şüphe yoktur, insanın kendisi eksik olduğu için bu düşünce kendisinden gelemediği gibi yoktan da gelemez. Dolayısıyla bu mükemmellik tasavvuru ancak kendisi mükemmel ve mutlak olan Allah’tan gelmedir.

  Sufilerin İrfan, Marifet Delili: Sufiler Allah’ın varlığı konusunda düşünmeyi tutarlı bulmamışlar, bu konuda aklın insanı yanıltabileceğini söylemişler, irfan, marifet ve marifetullah denilen ve kalp ile Allah’ın varlığının algılanması anlamına gelen keşfe dayalı bilgiyi önemsemişlerdir.

  Kur'an: Kur'an-ı Kerim'in Kelamullah olduğunu ispat eden bütün deliller, aynı zamanda Cenab-ı Hakk'ın varlığını da ispat eder durumdadır. Kur'an'ın Allah kelamı olduğuna dair yüzlerce delil vardır. Bunlar, Kur’an ile alakalı İslam kaynaklarında en ince teferruatına kadar mevcuttur. Bütün bu deliller, kendilerine mahsus dilleriyle "Allah vardır." derler.

  Peygamberler: Peygamberlerin ve bilhassa Peygamberler Efendisi İki Cihan Serveri'nin (a.s.m) peygamberliğini ispat eden bütün deliller de yine Cenab-ı Hakk'ı anlatan delillere dahil edilmelidir. Zira peygamberlerin varlıklarının gayesi, tevhid; yani Allah'ın varlık ve birliğini ilan etmektir. Öyleyse, her peygamberin kendi peygamberliğini ispat eden bütün delilleri, aynı zamanda, Cenab-ı Hakk'ın varlığına da delil olmaktadır. Bir peygamberin hak nebi olduğunu ifade eden bütün deliller, aynı kuvvetle, hatta daha da öte bir kuvvetle "Allah vardır ve birdir." demektedir..

  Netice olarak diyebiliriz ki; inat ve garazdan uzak her sâlim akıl sahibi, Allah'ın kendisine lûtfettiği aklı kullanarak esere bakıp müessiri, yaratılmışlara bakıp yaratıcısını keşfedebilir. Bunun için Allah, Kur'an'ın bir çok yerinde, zatının varlığına delil olabilecek eserlere bakmalarını, onun üzerinde düşünmelerini, akletmelerini istemektedir.

bottom of page